30 Ocak 2009 Cuma

PATİK

Canım yengemin bana hediye ettiği patiklerim.

21 Ocak 2009 Çarşamba

NİSA'NIN ÇORAPLARI

Sevgili arkadaşım Zarife' nin babannesi geçtiğimiz yaz kendi elleriyle örüp hediye etmişti Nisa' ya. Çok teşekkür ederim ve pamuk ellerinden öperim.

16 Ocak 2009 Cuma

NİSANUR' UN TÜRKÇESİ


NÜNÜNÜ------ NİSANUR
NİDA-----------NİSA
ATÜTÜ---------ATATÜRK
OTUDUM-------OTURDUM
AFFU-----------SUCUK,SALAM,SOSİS
OHLİLİ---------ÇİKOLATA
AŞIŞI-----------AYICIK
OLEY-----------OYUNCAK
TİTEE----------ŞEKER
İYİYİM---------İYİYİM
ANANE---------ANNANE
DEDE-----------DEDE
PİSİ------------KEDİ
AŞIN-----------TARÇIN (TARÇIN VE ARKADAŞLARI)
AYYUU--------KAYU (YUMURCAK TV DE BİR ÇİZGİ FİLM)
MENİM O------BENİM O
OMUYO--------OLMUYOR
DADLIM--------TATLIM
ATTIM---------AŞKIM
HOPPİDİ-------HOPİCİK(DÜŞTÜĞÜ ZAMAN KULLANIYOR)
BEBEĞEM------BEBEĞİM
HUU HUU HUU--- BEBEĞİNİ UYUTTUĞU ZAMAN SÖYLEDİĞİ NİNNİ
BİLİ----------KEDİ, KÖPEK VE KUŞ DIŞINDAKİ TÜM HAYVANLAR
İNNE---------İĞNE
DOKTOO-----DOKTOR
TETİ---------ÇEKİL
DU----------SU
TA TA TA----- BARDAĞA YADA BİBERONUNA SU DOLDURULMASINI İSTEDİĞİNDE KULLANIYOR
Bİ--------BİR
İTİ------- İKİ
UÇ--------ÜÇ
DÖ-------DÖRT
BE--------BEŞ
DEDİ------YEDİ(ARADA 6 YOK )
TETİ-------SEKİZ
DOTU-------DOKUZ
BEKKE-------BEKLE
OYNUYOM--------OYNUYORUM
AYNNU--------CANSU (ABLAMIZ)
EDE------------ECE (ABLAMIZ)
ENGE----------YENGE
AKKİLE---------AYAKKABI
ANNE(ELİNİ SALLAYARAK)---------KALEM
YEYEK-----------YELEK
DİDİDİ------------GİYDİRDİ
AYOO-----------TELEFON

13 Ocak 2009 Salı

YELEK



Sevgili Ecenaz' ınımızın yeleklerinden biri daha. Rengiyle çok hoşuma gitmişti hemen resmini çektim. Ön kısmı üçgen geliyor yeleğin.

10 Ocak 2009 Cumartesi

METRODAKİ YILSONU KEMANCISI

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.

Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer gider. Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder.En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar. Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz. Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı... Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır.

Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz?Dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, yılın sonuna geldiğimiz şu günlerde bir daha düşünelim
başka neleri kaçırıyoruz ?

7 Ocak 2009 Çarşamba

PANÇO VE ŞAPKASI



Yine minik cadıma ördüğüm panço ve şapkası. Panço haraşo olarak 2 parça halinde ve uzun kenardan başlanıp eksilterek örülüyor. Şapka ise tığ işi.

5 Ocak 2009 Pazartesi

KEDİLİ ŞAPKA

Bu sene hatta ve hatta 5 gün önce bitirdiğim kedili şapkamız. 20 aylık kızım tam bir pisi delisi. Kışlık şapka örecektim. Araştırmalarım sonucunda Altın Örgü forumunda gördüğüm bu kedili şapkayı ona yapmaya karar verdim. Ona bir yılbaşı hediyesi oldu :) Şapkayı gördüğünde çıldırıyor ve başından çıkarmıyor :)

3 Ocak 2009 Cumartesi

SEVGİYİ HAK EDECEK İNSANI BULMAK

Kadın her sabah olduğu gibi o günde beyaz değneği ve el yardımı ile otobüse binmişti. Şöfor:

- Soldan 3. sıra boş hanımefendi dedi.

Kadın 32 yaşında güzel bir bayandı ve eşi oldukça yakışıklı deniz subayı idi. Bundan birkaç ay önce yanlış bir teşhis sonucu gerçekleştirilen ameliyatla gözlerini kaybetmişti genç kadın ve asla göremeyecekti. Kocası ameliyattan sonra acı gerçegi öğrenince yıkılmış ve kendi kendine bir söz vermisti. Asla karısını yalnız bırakmayacak, ona sonuna kadar destek olacak, kendi ayakları üzerinde durana kadar cesaret verecekti.

Günler geçiyordu.Kadın her geçen gün kendini daha kötü hissediyor, çok sevdiği kocasına yük olduğunu düşünüyordu. Eşinin bu içine kapanık, karamsar hali kocayı çok üzüyordu.Bir an önce bir şeyler yapması gerekiyordu, karısı günden güne kendi içine kapanık dünyasında kayboluyordu. Bütün gün düşündü koca, nasıl yardım edebilirim güzeller güzeli eşime diye. Birden aklına eşinin eski işi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasıl söyleyecekti, çünkü artık çok kırılgan ve neşesizdi. Bütün cesaretini toplayarak akşam karısına konuyu açtı. Karısı dehşetle gözlerini açtı:

-Ben bunu nasıl yaparım ben körüm, diye bağırdı. Kocası ona destek olacağını, her sabah kendisinin işe bırakacağını ve aksamları da iş çıkısında alacağını ve ona çok güvendiğini söyledi. Çünkü eşini tanıyordu ve bunu başarabileceğini biliyordu. Kadın büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü eşini çok seviyordu ve onu kırmak istemiyordu. Her sabah eşini işine bırakıyor ve akşamları da alıyordu fedakar koca. Günler böyle ilerledi, karısı eskisinden biraz daha iyiydi.

Fakat kocası daha fazlasını istiyordu, kendisine söz vermişti sonuna kadar gidecekti. Aksam karısına:

-Artik işe kendin gidip gelmelisin, dedi. Kadın şaşırmıstı. Bunu asla yapamayacağını söyledi. Kocası ısrar edince onu yine kıramadı ve bütün cesaretini topladı. Bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu. Sabahları kadın artık otobüs durağına kendisi gidiyor, otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek işine gidebiliyordu. Günler günleri kovaladı, hiç bir problem yoktu.

Yine bir gün otobüse binerken, soför:

- Sizi kıskanıyorum, hanımefendi dedi. Kadın kendisine söylenip söylenmediğini anlayamadan,

-Neden diye sordu. Şoför:

- Çünkü her sabah sizin arkanızdan bir deniz subayi genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakıyor, otobüsten indikten sonra yeşil ışıkta yolun karşısına geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanızdan öpücük yollayip size her gün sevgiyle el sallıyor, dedi.

HERKESIN BU KADAR SEVMESI VE SEVILMESI, HEPSINDEN DE ÖNEMLISI BÖYLE BIR SEVGIYI HAK EDECEK INSANI BULMASI DILEGIYLE.

2 Ocak 2009 Cuma

KIZIMIN PELERİNİ


Geçen sene kızıma ördüğüm pelerin. Bloğa o kadar az zaman ayırabiliyorum ki. Daha hala geçen sene yaptıklarımı yayınlıyorum. Bu senekilere geçemedik bir türlü :) Bu Pelerinde ajurla yapılıyor.